AİLE EĞİTİM PROGRAMI

Erken çocukluk dönemi boyunca çocuk en çok aile ortamı içerisindedir. Ailede alınan eğitim ileriki yıllara temel teşkil etmektedir. Bu açıdan aile, çocuğun eğitiminde hayati rol oynamaktadır. Değişen sosyal ve kültürel şartlarda ailelerin çocuk gelişimi ve eğitimi konusunda aile eğitim programları ile desteklenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Aile eğitim programları ailelere hem ebeveynlikle ilgili bilgileri hem de çocuk bakım ve eğitimiyle ilgili bilgileri kazandırmaktadır.

Aile eğitim programları, ailenin, çocukların okuldaki etkinliklerine de katılmalarını sağlamaktadır. Ailenin çocuklarının eğitimine katılmaları, eğitimin devamlılığını sağlamakta, çocukların kendine güven duygusu, akademik başarısı ve ailesi ile ilişkilerinde olumlu etkileri gözlenmektedir. Aile eğitim programları, ailelerin ebeveynlik becerilerini ve bilgilerini geliştirme, çocuk gelişimi ve ailelerin yaşadığı sorunlarla pozitif yollarla başa çıkabilme ile ilgili öğrenme deneyimlerini geliştirmeye odaklanmış programlardır. Ailelerin ebeveyn olma becerilerini kazanmaları, aynı zamanda çocukların gelişim ve gereksinimlerine duyarlılığı da beraberinde getirmektedir.

Kurumumuzda aile eğitim programlarımız 1 yıl süresince aylık olarak belirlenen periyodlarla kurum psikologlarımız tarafından yapılan seminerler ile desteklenmektedir. Ailelerimizin yaşadığı problemlere uygun olarak çözüm odaklı tavır ve tutumlar geliştirilmektedir.

ÇOCUKLARA OLUMLU DAVRANIŞ KAZANDIRMA 

Çocuklara çeşitli olumlu davranışlar kazandırmaya çalışırken ya da var olan davranışlarını dönüştürmeye çalışırken ebeveynler olarak dikkat etmemiz gereken önemli noktaları sizlerle paylaşmak isteriz.

-Çocuğunuzda bir davranışı değiştirmeye çalışıyorken tutarlı olmak gerekir. Söyledikleriniz ve davranışlarınız arasında bir uyum olması, aynı şekilde anne babanın da aynı dili konuşması oldukça mühimdir.

-Tutarlı olmanın yanı sıra kararlı olmak da gerekir. Konu ile ilgili krizler çıkabilir, çocuğunuz ağlayabilir ya da size bağırabilir, kötü bir annesin seni sevmiyorum bile diyebilir. Bu gibi durumlarda sakinliğinizi koruyarak kararınızdan vazgeçmemeniz davranışın oluşmasını kolaylaştıracaktır.

-Bu süreç içerisinde, çocuğunuzu övmektense davranışını teşvik etmeye odaklanın. Çocuğunuzda olumlu davranışlar gördüğünüzde, bu davranışlarını gördüğünüzü çocuğunuza hissettirin.

-Çocuğunuzda gördüğünüz olumsuz davranışları ise sürekli ona hatırlatmayın ve sorgulayıcı bir tavır içinde olmaktansa daha çok yönlendirici bir tavır sergilemeye çalışın.

-Eğer ki çocuğunuzda bir davranış oturtmak istiyorsanız, en iyi öğrenme şekli ona rol model olmaktır. Kısacası çocuğunuzun nasıl davranmasını istiyorsanız sizler de ebeveynleri olarak elinizden geldiğince öyle davranmaya özen gösterin.

-Olumlu yeni davranışları oturturken, acele etmemeye özen gösterin. Aynı anda birçok değişiklik yapmak çocukları zorlayabilir. Adım adım ve sakin zamanlarda davranışı oturtmaya çalışmak çok daha işlevsel olacaktır.

-Diğer bir önemli nokta ise çocuğunuzla kurduğunuz iletişim biçimi olacaktır. Örneğin: “ona vurma” demek yerine “ona vurmayacağını biliyorum” ya da “o vurmak için değil” gibi cümleleri tercih edebilirsiniz. O anlarda çocuğunuzla konuşurken ne söylediğiniz kadar nasıl söylediğinizde önemli oluyor. Ses tonunuzun empatik ve anlayışlı olması, beden dilinizle verdiğiniz mesajlar da dikkat edilmesi gereken noktalar. Onunla konuşurken uzun uzun anlatımlardansa, kısa ve öz bir şekilde mesajı iletmek gerekebilir. En önemli noktalardan biri de pazarlık, rüşvet, tehdit ve korkutma yöntemlerine başvurmamak olacaktır.

-Çocuğunuzda bir davranış oluştururken kurallar ve sınırlar da gerekir. Kuralı verirken açıklamak ama çok fazla tartışmamak iyi olabilir. Kuralı koyduktan sonra esnetmeye çalıştığında ve siz orada sınırınızı belli ettikten sonra kriz çıktığında sakince onu anladığınızı söyleyip net bir şekilde kuralınızı hatırlatabilirsiniz. Ancak o anlarda çok fazla konuşmadan biraz sakinleşmesini bekleyip sonra bağ kurmak daha iyi olacaktır.

-Ebeveyn olarak her şeye “hayır” dememeye ancak hayır dediyseniz de onu “evet” e çevirmemeye özen gösterin. Tutarlı olmak demek katı olmak demek değil, o yüzden her şeye hayır demenize gerek yok.

-Son olarak verdiğiniz sözleri tutmaya özen gösterin, kesin olamayacak bir durumsa söz vermekten kaçının.

Bu konu hakkında nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız veya uyguladığınız yöntemler işe yaramıyorsa çocuk ve ailelere yönelik psikoterapi hizmetlerimiz hakkında detaylı bilgiye 0555 001 3548 telefon numaramızdan veya merkezimize gelerek ulaşabilirsiniz.

 

PSİKOLOG JANSET NUR TOKTAMIŞ

Çocuklarda Davranış Bozukluğu Nedir?

Çocuklarda davranış bozukluğu, çocuğun yaşına, gelişim düzeyine uygun olmayan ve sosyal normlara aykırı davranışlar sergilemesi durumudur. Bu davranışlar, çocuğun günlük yaşantısını etkileyebilir ve genellikle disiplin sorunları, okulda başarısızlık, sosyal ilişkilerde zorluklar ve ev ödevlerini yapmama, uyku saatinde uyumama gibi sorunlara yol açabilir. Yaygın görülen belirtileri arasında öfke patlamaları, agresiflik, fiziksel şiddete yatkınlık, yalan söyleme, tutarsızlık ve hırsızlık yer alabilir. Davranış bozuklukları, genellikle çeşitli faktörlerin etkileşimi sonucu ve çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Davranış bozuklukları genel olarak aşağıdaki durumlar şeklinde görülebilir:

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite, dikkati sürdürmede zorluk çekme ve dürtüsellik durumu ile karakterizedir. Bu durumundaki çocuk, konsantrasyon sorunları yaşayabilir, benlik duygusundan uzak kalabilir, hiperaktif olabilir ve dürtüsel davranışlar sergileyebilir. Öğrenme güçlüğü, kurallara uyma sorunları ve sosyal ilişkilerde zorluklar görülebilir. Tedavi genellikle davranış terapisi, eğitim stratejilerini bazı durumlarda da ilaç tedavilerini içerebilir.

Davranışsal Yeme Bozuklukları

Bu durum, çocuğun beslenme alışkanlıklarının olumsuz yönde değişmesine ve düzensizliklere yol açabilir. Örneğin, yemek seçme, yemek reddetme veya aşırı yeme gibi yeme problemleri ortaya çıkabilir. Bu durumun tedavi edilmemesi halinde gelişim geriliği veya obezite gibi sağlık sorunları da ortaya çıkabilir. Davranışsal yeme bozukluklarının tedavisi, bir çocuk psikoloğu ve beslenme uzmanının ortak çalışmasıyla çocuğun beslenme alışkanlıklarını yeniden düzenleme ve çocuğun stres faktörleriyle başa çıkmasına yardımcı olacak uygulamaları içerir.

Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu

Çocuklarda karşıt olma-karşı gelme bozukluğu, çocuğun sürekli veya sık sık olarak otoriteye karşı gelerek, onlara düşmanca veya isyankar davranışlar sergilemesi durumudur. Bu duruma sahip çocuk, yetişkinlerin talimatlarını tanımayabilir, kurallara karşı gelebilir ve sıklıkla asi, isyankar davranışlar sergileyebilir.

Davranışsal Uyku Bozuklukları

Uyku sorunları çocuklarda yaygın görülen durumlar arasındadır. Gece korkuları, kâbuslar, sık sık uyanma, gece idrar kaçırma gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Tedavide uyku hijyenine dikkat edilmesi, rahatlatıcı rutinlerin oluşturulması, uyku ortamının düzenlenmesi ve gerekli hallerde psikoterapi yöntemleri kullanılabilir.

Depresyon ve Anksiyete Bozuklukları

Çocuklarda depresyon ve anksiyete belirtileri çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Örneğin, mutsuzluk, içe kapanma, asosyal davranma, aşırı endişe, korku veya panik ataklar şeklinde belirtiler gözlemlenebilir. Depresyon ve anksiyete tedavisi, bireysel terapi, aile terapisi ve ilaç tedavisini içerebilir. Ailelerin tedavi sürecinde destekleyici bir ortam sağlaması, fiziksel-duygusal ihtiyaçları karşılaması ve stresle başa çıkmayı öğretmesi önemlidir.

Davranış Bozukluğu Olduğunu Nasıl Anlarız?

Çocuklarda davranış bozukluğu olduğunu anlamak için bazı belirtileri ve göstergeleri dikkate  almak gerekir. Bu durum, kendini en çok öfke patlamaları şeklinde gösterebilir. Genel olarak davranış bozukluğu olduğunu düşündürebilecek bazı belirtiler şu şekilde olabilir:

  • Dikkat eksikliği ve hiperaktivite: Çocuk, dikkatli olmakta zorlanabilir, hiperaktif olabilir, sakin kalamaz ve dürtüsel davranışlar içine girebilir. Bu durumundaki çocukta öğrenme güçlükleri ve disiplin sorunları da ortaya çıkabilir.
  • Sosyal uyumsuzluk sorunları: Çocuk, yaşıtlarıyla ilişki kurmakta zorlanabilir, sosyal etkileşimlerde sık sık çatışmalar yaşayabilir. Çocuk, sosyal hayatın gerektirdiği normlara uymakta güçlük çekebilir.
  • Agresif ve saldırgan davranışlar: Çocuk, arkadaşlarıyla ve kardeşleriyle kavga edebilir, diğer çocuklara zarar verebilir veya öfke nöbetleri geçirip yıkıcı davranışlar sergileyebilir.
  • Kurallara uymama ve isyan: Çocuk, anne baba, öğretmen gibi otorite figürlerine karşı direnç gösterebilir. Evdeki ve okuldaki kurallara uymamakta ısrar edebilir veya sınırları zorlayabilir.
  • Okul performansında düşüş: Davranış bozukluğu olan çocukların gösterdiği belirtilerin başında akademik başarısızlık gelebilir. Çocuk Okulda dikkat ve konsantrasyon eksikliği, düşük motivasyon, ödevleri yapmama, derse katılmama veya sınıf içinde sorun çıkarma gibi problemler yaşayabilir.

Yukarıda bahsedilen belirtiler tek başına davranış bozukluğunun göstergesi değildir. Çocuklarda davranışlar zaman zaman değişiklik gösterebilir ve normal gelişim sürecinin bir parçası olabilir. Doğru tanı ve tedavi, bir çocuk psikoloğu veya psikiyatristi yapılacak muayene ve değerlendirmeler gerekir.

Çocuklarda Davranış Bozukluğu Ne Zaman Başlar?

Çocuklarda davranış bozuklukluğu, genellikle erken çocukluk döneminden itibaren görülebilir. Ancak, bir çocuğa davranış bozukluğu tanısı 5 yaşından önce konulmaz. Çocuğun sergilediği sorunlu davranışlar, belli bir yaşa normal kabul edilebilir. Her çocuğun bireysel gelişimi farklı olduğu için, davranış bozukluklarının başlangıç zamanı da değişebilir. Bu tür sorunlar, çocuğun yaşına, gelişim düzeyine ve çevresel faktörlere bağlı olarak farklı zaman dilimlerinde görülse de, genel olarak ilkokul veya ergenlik döneminde başlar.

Davranış bozukluklarının belirtilerinin erken yaşlarda fark edilmesi, bu durumun kalıcı bir hale dönüşmemesi ve uygun destek sağlanması açısından önemlidir. Ebeveynler, çocuk doktorları, çocuk psikologları ve okul personeli gibi uzmanlardan yardım isteyerek çocuğun ihtiyaçlarına yönelik uygun bir destek almasını sağlayabilir.

Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?

Çocuklarda davranış bozukluğu tedavisi genellikle multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve çocuğun ihtiyaçlarına ve semptomlarının şiddetine göre kişiye özel yürütülür.

Tedavi sürecinde ailelerin çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını karşılamaları, destekleyici bir ortam sağlamaları ve çocuklarıyla etkili iletişim kurmaları da önemlidir. Çocuklarda davranış bozukluğu tedavisinde başvurulan bazı yöntemler şunlardır:

  • Bilişsel Davranış Terapisi: Davranış terapisi, çocuğun olumsuz veya zararlı davranışlarını tanımasını, bunları olumlu davranışlarla değiştirmesini öğretmek ve sosyal becerilerini geliştirmeye yönelik kullanılan etkili bir tedavi yöntemidir. Bu yöntemde ödül sistemleri, takvimler ve davranış defterleri gibi araçlar kullanılabilir.
  • Aile terapisi: Aile terapisinin, davranış bozukluğu tedavisinde önemli bir rolü bulunur. Bu yöntem, ailenin çocuğun davranışlarını anlamasına, iletişim becerilerini geliştirmesine ve disipilinin nasıl sağlanması gerektiğinin öğrenilmesine yardımcı olabilir.
  • Eğitim ve öğretim yaklaşımları: Öğretmenler veya özel eğitim uzmanları, çocuğun davranışlarını düzeltmesine ve okuldaki akademik başarısını yükseltmek için çeşitli eğitim-öğretim planlarını uygulayabilir. Özellikle özel eğitim programları ile çocuğun özel ihtiyaçlarını karşılanması ve davranışlarını yönetmek için özel stratejiler sağlanabilir.
  • İlaç tedavisi: İlaç tedavisi, çocuklarda davranış bozukluğu tedavisinde zaman zaman başvurulan bir yöntemdir. İlaç tedavisi, çocuğun durumuna ve semptomların şiddetine göre yalnızca psikiyatri uzmanları tarafından önerilebilir. Bu yöntem ile davranış bozukluğuna sebep olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, uyku bozuklukları veya depresyon gibi rahatsızlıklar tedavi edilebilir.

Hangi tedavi planın uygulanacağı genel olarak çocuğun bireysel durumuna göre özelleştirilir. Tedavi, birden fazla yöntemin kombinasyonunu içerebilir. Profesyonel bir sağlık uzmanın yardımıyla, çocuğun davranış bozukluğu tedavisi için en uygun yaklaşımı belirlenmiş olabilir.

PSİKOLOG JANSET NUR TOKTAMIŞ

Kardeş Kıskançlığı Nedir, Nedenleri Nelerdir, Nasıl Önlenir?

Çocuklarda kardeş kıskançlığı, küçük yaşlarda kardeş sahibi olmayla kendisini gösteren ve davranış bozukluğuna neden olabilecek duygudur.

Kıskançlık, doğal bir duygu olmakla beraber kişiyi oldukça mutsuz edebilen, sevilen birinin veya bir nesnenin başkası ile paylaşılmak istenmemesidir. En yaygın kıskançlık türü, birden fazla çocuğun bulunduğu ailelerde, görülen kardeş kıskançlığıdır.

Aşırı düzeyde olmamak şartıyla, kardeşlerin arasında kıskançlık olması aslında yadırganacak bir durum değildir.

Önemli olan kıskançlığın ne boyutta yaşandığıdır. Çocuk, herkesin kendisinden daha iyi olduğunu düşünüp, kendisinin herkesten daha az sevildiğini hissedebilir.

Küçük çocuklarda kardeşi kıskanma durumu önlem alınmazsa davranış bozukluğuna neden olacak derecede yoğun yaşanabilmektedir. Ayrıca uzman yardımı almayı gerektirebilir.

En çok görülen kıskançlık türü, büyük çocuğun kendisinden sonra gelen kardeşini kıskanması durumunda ortaya çıkmaktadır. Genellikle ilk çocuk, anne ve babanın göz bebeği olup ailenin ilgi ve dikkat merkezidir.

Kardeşin gelişi ile çocuk ailesinin sevgi ve ilgisini kardeşiyle paylaşmak zorunda kalacağından bunu kabullenmekte güçlük çeker. Özellikle annesinin kardeşiyle ilgilendiğini gören büyük çocuk, sevilmediğini, ihmal edildiğini düşünür, bundan da acı çeker ve hüzünlenir.

Kardeş Kıskançlığının Belirtileri Nelerdir?

Kardeş kıskançlığının birçok farklı belirtisi olmakla beraber başlıca belirtisi çocuğun anne ve babasından uzaklaşmasıdır. Çocuğun anne ve babasından uzak durmaya başlaması, onları yeterince dinlememesi, kardeş kıskançlığının temel belirtileridir. Diğer beliritilerden bazıları ise çocukların kardeşlerine karşı şiddet eğilimi göstermesi ve her bulduğu fırsatta kardeşine zarar vermeye başlamasıdır.

Ayrıca, çocukta birden ortaya çıkan altını ıslatma, parmak emme gibi sorunlar kardeş kıskançlığından kaynaklı belirtiler olabilir.

Kardeş kıskançlığının diğer belirtileri şu şekildedir;

– Çocukta üzüntü,kin, öfke, nefret ve intikam alma düşünceleriyle beraber, kardeşine sevgi, koruma ve yakınlık hissetme isteği gibi karışık duyguları bir arada hissedebilmektedir.

– Çocuk, ailenin ilgi ve sevgi odağıyken, kıskançlık durumunda ikinci plana itilmiş hissedebilir. Anne babasının ve diğer yakınlarının sevgi ve ilgisini kardeşiyle paylaşmak zorunda kalacaktır. Sevilmediği düşüncesiyle anne ve babadan tamamen uzaklaşır, içe kapanır, yemek yememeye ve zayıflamaya başlayabilir.

– Kabus gördüklerini, sürekli çişlerinin geldiğini bahane etmek, altını ıslatma, parmak emme gibi davranışlarda bulunarak ilgiyi kendi üzerlerine çekmeye çalışırlar.

– Gün boyunca aşırı sinirli olup huzursuz bir görünümleri vardır, sakinleşmekte zorlanır ve kimi zaman çevrelerindeki insanlara öfkeli davranabilirler. Kendine, çevredeki insanlara, eşyalara yönelik saldırgan davranışlarda bulunabilirler.

– Evden ayrılmayı reddetme gözlemlenebilir. Okula gitmek istememek için baş ağrısı, mide bulantısı, huzursuzluk, isteksizlik ve diğer stres belirtileri gösterebilirler.

-Artık eskisi kadar sevilmeyeceği korkusu anne hamileyken başlayabilir. Hamileliğin son aylarında annenin yorgun ve yeni gelecek kardeşin hazırlıkları ile uğraşıyor olması çocuğun huysuzlaşmasına sebebiyet verebilir. Anneden ayrılmak istememesine neden olabilir.

– Bazı çocuklar kıskançlık duygularını açıkça ortaya koyup, kardeşine vurma, onun oyuncağını kırma, gibi davranışlar gösterebilirler. Bazı çocuklar da ise duygularını bastırarak, kardeşlerine aşırı sevgi gösterebilirler. Genelde bu davranışın altında çoğu zaman ana, babanın sevgisini kaybetme ve tepki görme korkusu yatar.

– Anne babaya sık sık onu sevip sevmediklerini sorarak, sevgilerinden bir türlü emin olamama hissiyatı oluşabilir.

Ayrıca kardeş kıskançlığında görülen diğer belirtiler şu şekilde gözlemlenebilir;

• Emeklemeye geri dönme

• Bebek gibi konuşma

• Biberonla beslenmek isteme

• Yalancı emzik kullanmaya başlama

• Anneye aşırı bağımlı olma

• Konuşma gecikmesi

Kardeş Kıskançlığı Nasıl Önlenir

Kıskançlığın Nedenleri Nelerdir?

Kardeş kıskançlığının en büyük nedenleri arasında, anne ve babanın çocuğa karşı harketlerinin yanı sıra çocuğun büyüme aşamasında yaşamış olduğu birçok durum da neden olarak gösterilebilir.

Kardeş kıskançlığı nedenleri şu şekilde sıralanabilir;

⇒ Tek çocuk olarak büyümüş olmak

⇒ Ailenin çok fazla ilgisini gördükten sonra, bu yoğun ilginin tamamen kardeşe döneceğini düşünmek

⇒ İlginin bölünmesi

⇒ Çocuğa daha az zaman ayırmak

⇒ Çocukta terk edilmişlik hissinin oluşması

⇒ Kardeşler arasında yaş farkının az olması

⇒ Kardeşin farklı cinsiyette olması

⇒ Dışarıdan kişilerin çocukla kardeşini kıyaslayıcı cümleler kurması

Kardeş Kıskançlığı Durumunda Neler Yapılmalıdır?

Kardeş kıskançlığı engellemek veya yok etmek için formül olmasa da, çözüm önerilerini iyi bilmek ve gerçekleştirmek, bu sürecin kolay ve hafif atlatılmasını sağlayacaktır. Kardeş kıskançlığını tetiklememek için anne ve babalara pek çok görev düşer.

– Çocukla Ebeveyn Arasındaki Bağı Kuvvetlendirmek

Anne ve babalar kardeş kıskançlığı durumunda çocukları ile olan bağlarını kuvvetlendirerek çocuğa, kimseyi onun kadar sevemeyeceğini söyleyerek, her çocuğun sevgisinin ayrı olduğu konusunda ikna edici olmalıdırlar. Çocuk ile geçirilen zaman ve günlük rutin aktiviteleri arttırılmalıdır.

– Çocuğa Sık Sık Gülümsemek

Neşeli ve bol bol kahkaha atan, sürekli gülümseyen bir anne ve baba, çocukta strese neden olan hormonların azalmasına ve endişeli halinin  ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır.

– Çocuğa Sabırlı Olması Gerektiğini Öğretmek

Kardeş kıskançlığı yaşayan çocuklarda; en önemli göstergelerinden birisi de çocuğun sürekli yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyerek anne babaya  “benimde ihtiyacım var” şeklinde cümleler kurmasıdır.

Bu durumda çocukla konuşmak ve kardeşinin kendi ihtiyaçlarını karşlayamayacak kadar çok küçük olduğu için yardıma daha çok ihtiyaç duyduğunu belirtmek gerekir. Anne ve baba, bu aşamada çocuğa sabırlı olması gerektiğini güzel bir dil ile anlatmalıdır.

– Çocukla Yetişkin Gibi Konuşmak

Anne ve babalar, kardeş kıskançlığı yaşayan çocuğa karşı yetişkin gibi davranıp, duygularını öğrenmeye çalışarak onunla konuşmalıdır.

Çocuklarımızın tüm sorunlarını çözebilme adına Elit Özel Eğitim Merkezi olarak her zaman yanınızdayız. Bizlere iletişim numaralarımızdan anında ulaşabilirsiniz.

Psikolog Janset Nur Toktamış